19 Haziran 2009 Cuma

Bal ve tarihçesi 3


Arılar geçmişten bugüne sembol olarak en çok kullanılmış hayvandır.


Bal mucizesine dair Kur’an’da Nahl suresinde de şunu görürüz: “Rabbin balarısına da şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan(kovanlardan) göz göz evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de müyesser kıldığı yollar koy içlerinden renkli muhtelif bir içecek çıkar ki onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir toplum için elbette bir ibret vardır.”


İranlı büyük bilgin İbni Sina 18 ciltlik “Şifa” adlı eserinde de “Bal şerbeti gibi şeyler her hastalığın ve ölümden gayri her musibetin başlıca şifa aracıdır.” der ve ekler: “Genç kalmak istiyorsan, mutlaka bal ye!”


Ortaçağda, yara ve yanıkların bal ile tedavi edilmesi; kulak iltihabında, kulağa balın akıtılması, difteri vakalarında, çocukların ağız ve boğazlarına içten balın sürülmesi ilginçtir. Bazı Nijerya yerlileri balı halen öksürük kesici olarak kullanmaktadırlar.


Günümüzde bile Anadolu’da pek çok yörede süren bir gelenekle, gerdeğe girecek karı-kocanın dudaklarına bal sürülürdü. Hayatları tatlı olsun diye. Hatta evlenen çiftlerin ilk aylarına “balayı” adı verilir. (Rusça “Midovi meysads: Ballı ay”, İngilizce “Honey moon: Bal ayı”, Fransızca “Lune de mile: Bal ayı”)


Görüldüğü üzere balın insan vücudunda gerçekleştirdiği pozitif etkiler bin yıllar öncesinden keşfedilmişti. Hatta gerçekleştirilen kimi sosyolojik araştırmalar göstermektedir ki yüz yaşını geçmiş insanlar çoğunlukla arıcılar ya da arıcı ailesinden olanlardır.


* Bal çalmak kitabının sonunda yer alan H. Y. imzalı bölümlerden alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder